Şu konuşmaları yakınlarınızdan kolayca duyabilirsiniz.

Katarakt ameliyatım çok iyi oldu, hepsi 5 dakika sürdü.

Hiç canım acımadı doktorun eli çok hafifti. Çok iyi bir ameliyat oldum.

Gittiğim klinik o kadar iyi idi ki beni 10 dakika muayene ettiler hemen ameliyata aldılar, 2 saat sonra evde idim.

Oysa biliyormusunuz, bunlar çok da iyi olmayan bir şeylere işaret ediyor olabilir ya da sizin iyi zannetttiğiniz bir şeyin hiç de önemi olmayabilir.

O zaman ne önemli, neler anlamlı: Şunları sorun ya da sorgulayın.

  1. Ameliyattan önce kornea tabakamda astigmatizma var mı?

Biliyormusunuz ömür boyu taşıdığınız, gözlükle düzelse de görme kalitenizi bozan, baktığınız şekillerin uzayıp kısalmasına yol açan astigmatizmanız katarakt ameliyatı ile düzelebilir. Kornea tabakanızda astigmatizma olup olmadığı ameliyat öncesi otokeratometri gibi, topografi gibi basit testlerle anlaşılabilir. Dolayısı ile varsa ne kadar olduğu ve hangi açıda olduğunun ortaya konması ve cerrahın ameliyatını buna göre planlaması çok önemlidir. Var ise doktorunuza bunu düzeltmek için ne yapacağını yok ise bu durumu korumak için ne kadar küçük kesiden ameliyat yapabileceğini sorun. Astigmatizma olduğunda, 1.0 Dioptri’ye kadar astigmat, astigmat açısından giriş kesisi yapılarak, 1.0 D. nin üzerinde torik göz içi lensi tercih ederek ya da limbal gevşetici kesi ameliyatnı katarakt ameliyatı ile kombine ederek düzeltilebilir ya da sizi etkilemeyecek az bir noktaya indirgeneilir.. Bunu unutmayın. Astigmatizmadan kurtulmak görme kalitenizi çok çok olumlu etkileyecektir. Eğer korneanızda astigmatizma yok ise bu sefer bu iyi durumun korunması da önemlidir. Ameliyat için yapılan kesi büyük ise bu sefer ameliyata bağlı astigmatizma sorunuyla karşılaşabilirsiniz. Bu durumda ikinci soruyu sorun.

 

  1. Ameliyatımı yaparken gözümde yapacağınız kesinin büyüklüğü ne kadar?

Katarakt ameliyatı sırasında cerrah, katarakt olan organınıza yani lensinize ulaşabilmek için kornea tabakanızda bir kesi yapmak zorundadır. Kesi ne kadar büyük ise bu kesiye bağlı olarak o kadar fazla cerrahi nedenli astigmatizma oluşacaktır. Kesi’yi küçük yapmak ise cerrahın işini zorlaştıracaktır, biraz daha teknik güçlüğü olan bir ameliyat yapmasına neden olacaktır. Özetle; kesi ne kadar küçük ise cerrahın işi o kadar zorlaşırken, hastanın ameliyat sonrası görsel performansı da o kadar artacaktır. Eğer ameliyat öncesinde korneanızda astigmatizma yoksa katarakt ameliyatı için yapılacak kesinin 2.2 mm. ve altında olması uygun olacaktır. Esasında en ideali 1.8 mm. kesidir ama bu kesi ile ameliyat yapmanın bazı önemli güçlükleri vardır. ( 1.8 mm. kesi ile yaptığım geniş serideki ameliyatlara dair bir grup uluslararası yayınım bu yaklaşımla ne kadar üst düzey sonuç alınabildiğini rapor etmektedir*). Küçük kesili yaklaşıma dair tek istisna korneada ameliyat öncesi astigmatizma olmasıdır ki bu konuyu birinci soruda irdelemiştik. Bu durumda cerrah astigmatizma açısından girmek şartıyla büyük bir kesiden (mesela 3 – 3.5 mm) yaklaşımla astigmatizmanızı azaltabilir.

 

  1. Kornea tabakam katarakt ameliyatına dayanır mı?

Dayanmayabilir. Kornea gözün en dışında adeta arabanızın ön camı gibi duran şeffaf tabakadır. Bu tabakanın iç yüzünde endotel hücreleri bulunur. Bu hücrelerin görevi kornea içine dolan suyu dışarı atmak ve bu sayede korneanın şeffaflığını sağlayan oranda su içeriğini ( ki bu oran %78’dir) korumaktır. Bu hücreler korneada ortalama mm2de 2500 yoğunlukta bulunurlar. Bunlar anne karnında bir defaya mahsus yaratılmış hücrelerdir ve doğum sonrası bir daha sayıları artmaz, buna karşın yaşla, geçirilen hastalıklarla, travmalarla sayıları azalabilir. Ameliyat öncesi “speküler mikroskopi” denilen gayet kolay bir yöntemle bu tabakanın ne durumda olduğu anlaşılabilir. Eğer ki hücre yoğunluğu mm2de 1500’ün altında ise ameliyat sonrası kronik kornea ödemi dediğimiz kalıcı da olabilen kötü bir sürprizle karşılaşılabilir. Kronik kornea ödemi arabanızın ön camının buzlu cama dönüşmesi demektir ve görmeyi nerdeyse imkansız hale getirir. Kornea nakli ameliyatınlarına kadar gidebilen ikincil istenmeyen sonuçlar doğurabilir.  Böyle bir olası durum saptanmış ise, riskleri hastaya haber verilerek, ameliyatın özel teknikler ve çok koruyucu viskoelastik maddeler kullanılarak yapılması gerekir. Bu yüzden doktorunuzdan ameliyat öncesi kornea tabakasının iç yüzündeki endotel hücrelerinin yoğunluğunun ne durumda olduğunu isteyin. Az ise ne önlem alacağını sorun.

  1. Hangi viskoelastik materyali kullanacaksınız?

Katarakt ameliyatı sırasında gözün içine girildiğinde göz bir miktar çöker. Oysa ameliyatı yapabilmek için cerrahın görüşüne engel olmayacak şeffaf bir materyalle şişirilmesi ya da gerginleştirilmesi gereklidir. İşte bu iş için kullanılan maddelere viskoelastik madde denilir. Bunlar ameliyatın başında gözün içine zerk edilir, fakoemulsifikasyon cihazının etrafa saçtığı şiddetli enerjiden yakındaki dokuları korumak bu materyallerin en yararlı özelliğidir. En önemlisi de 3. maddede bahsettiğimiz korneanın endotel tabakasıdır. Ortalama bir katarakt ameliyatında endotel hücrelerinin %10-15’i kaybedilir. Bu oran sayı yönünden kritik olgularda önem kazanır. Viskoelastik maddeler genellikle pahalı tek kullanımlık ürünlerdir. Ameliyatın ilk kısmında göz içine zerk edildiğinde gözü kolay terk etmeyen dispersif olanlarının verilmesi, ameliyatın son kısmında da gözden kolayca geri alınabilecek olan kohezif olanlarının kullanılması gereklidir. Ülkemizde özellikle Sosyal Güvenlik Kurumunun katarakt ameliyatlarına çok sınırlı ödeme yapıyor olması kaliteli viskoelastik materyallerin kullanımını azaltmaktadır. Metil selüloz denilen odun hamurundan yapılan endotel koruyuculuğu çok az olan viskoleastik çok ucuz olması nedeniyle ne yazık ki belki de en sık kullanılan viskoelastik olmaktadır. Özellikle doktorunuzdan kaliteli bir viskoelastik kullanıp, metil selüloz kullanmamasını telep ediniz.

  1. Gözüme takacağınız mercek (göz içi lensi) hidrofilik mi? hidrofobik mi?

Böyle teknik bir soruyu doktorunuza sormak size garip gelebilir. Ancak ömür boyu içinden Dünyaya bakacağınız merceğin temel özelliklerinden birini bilmek sizin en temel hakkınızdır. Göz içi lensi dediğimiz kırıcı gücü olan mercek genelde akrilik denilen bir materyalden yapılır. Bu materyal içerdiği su miktarına göre ya hidrofilik ya da hidrofobik karakterdedir. Bilindiği ameliyatta hastanın katarakt olan orjinal merceğini adeta ceviz oyar gibi boşaltıyoruz, geriye sadece kapsül dediğimiz kalınlığı 5-20 mikron arasında olan aşırı ince bir zarı kalıyor. İçi boş olan bu kasenin içine yeni suni merceğimizi (= göz içi lensi) koyuyoruz. İşte koyduğumuz bu mercek hidrofobik ise kasenin duvarlarına yapışıyor, hidrofilik ise yapışmıyor. Yapışması istediğimiz bir şey, çünkü yapışmadığı taktirde yıllar içinde kasenin duvarlarını oluşturan bu kapsül de kesifleşip  beyaz renk oluyor. Ve hastanın hem görmesi azalıyor hem de görme kalitesi düşüyor. Buna ikincil katarakt diyenler de var. Bu durumda hastamızın görmesini yeniden açabilmek için YAG lazer denilen bir uygulama ile bu kesifleşip matlaşan kapsülde delik açmak gerekiyor. İşte bu can sıkıcı durumla sonraki yıllarda karşılaşmamak ya da ihtimali azaltmak için lens tercihimiz hidrofobik olmalı. Kendi hidrofilik yüzeyi hidrofobik olan üçüncü grup grup lens  de verdır ki onlar da  bu anlamda yararlıdır. Hidrofobik lensler genelde hidrofilik lenslere göre daha pahalıdırlar. Göz içi lenslerinin ihale ile alındığı bir çok sağlık kurumunda ya da ticari yaklaşımın ön planda olduğu merkez ya da hastanelerde yaygın olarak daha ucuz olan hidrofilik lensler tercih edilmektedir ve bu konuda hasta genellikle yeterince bilgilendirilmemektedir. Sadece istisnai olarak şunu hatırlatmak gerekir ki; bazı göz hastalıklarında hidrofilik lensler özel olarak tercih edilebilirler bu durumda da doktor gereken bilgiyi hastasına verebilir. Kısaca Doktorunuzdan size hidrofobik karakterli bir lensi kullanmasını talep ediniz.

  1. Ameliyatta göz içi antibiyotiği kullanılıyor mu? Sorun

Katarakt ameliyatlarının nadir karşılaşılsa da en önemli sorunlarından bir ameliyat sonrası endoftalmi oluşmasıdır. Endoftalmi göz içinde mikrop üremesidir. Olduğu zaman çok hızla müdahale edilmez ise körlükle sonuçlanır. Normalde steril şartlarda yapılan bir ameliyatta göz içine mikrop girmez. Ancak normal zannettiğimiz bir çok şey gerçekte doktorun kontrolü dışındadır. Örneğin cerrahın ameliyat boyunca göz içine kullandığı sıvı fabrika hatası ya da transport hatası gibi nedenlerle mikrop kazanmış olabilir. Bunu önceden fark etmek, test etmek hemen hemen imkansızdır. Bu nedenle geçmişte ülkemizde ya da diğer ülkelerde aynı seansta ameliyat olan hastaların çoğunun gözünü kaybettiği üzücü durumlar olagelmiştir. Bu çok üzücü durumun görülme sıklığı Dünya’da çeşitli serilerde % 0.3 ila %1.2 arasında değişmektedir. Oysa ameliyatın bitiş aşamasında göz içi antibiyotiği kullanıldığında (sefuroksim) bu oran % 0.014 – 0.08’a kadar düşmektedir. Bu çok çok anlamlı bir düşüş olduğundan, Avrupa Katarakt ve Refraksiyon Cerrahisi Birliği (ESCRS) tarafından ameliyat sonu göz içi antibiyotik enjeksiyonlarının rutin olarak kullanılması önerilmektedir. Allahtan ki ülkemizde bu uygulama geniş oranda kabul görmüştür. Geçtiğimiz yıl sonunda Türk Oftalmoloji Derneği, Katarakt ve Refraksiyon Cerrahisi Birimi olarak (ki bu birimin genel sekreterliği görevini yürütmekteyim) yaptığımız ankette ülkemiz göz cerrahlarının %85 oranında bu uygulamayı rutinde uyguladıkları ortaya çıkmıştır. Yine de böyle bir uygulama yapıp yapmadığını Doktorunuzdan öğrenmenizi tavsiye ederim.

  1. Kullanacağınız lensin CE onayı var mı?

Göze takılan lenslerin uluslararası standartlara uygun olarak üretilmiş olması çok önemlidir. Burada kullanılan standartlara uygunluğu Avrupa için CE, Amerika için FDA onaylarının olmasıyla anlıyoruz. Avrupa’da üretilen bir çok lens Amerika’da kullanılmadığı için FDA onayı yoktur. Ülkemizde bazı gözü açık özel hastaneler FDA onayı olmayan lenslerin kullanılmaması yönünde reklam yapmaktadırlar. Oysa FDA onayları çok uzun sürelerde alındığından hali hazırda bir çok güncel lens Amerikada kullanılamamaktadır ve Amerikalı göz doktorları bundan çok şikayetçilerdir. Bu yüzden lensinizin Avrupa standardı olan CE onayının olması kafidir. Ayrıca FDA onayı bulunan bir çok lens de güncelliğini yitirmiş lenslerdir. Burada esas dikkat edilmesi gereken konu, ülkemize girebilen CE onayı olmayan ya da sahte CE onayı olan bazı uzak doğu ülkelerinde kötü şartlarda üretilen lenslerdir. Bunlar 10-15 TL gibi çok ucuz fiyatlara pazarlanabilmektedirler. Bazılarında ambalaj üzerinde yazan dioptirik numaraların bile yanlış olabildiği görülmüştür. Bu arada şunu da sevinerek söyleyebiliriz ki ülkemizde 2 adet Dünya standartlarında hatta üzerinde üretim yapan göz içi lens fabrikası vardır. Ve bunlar Dünyanın hemen her ülkesine göz içi lensi ihracatı yapmaktadırlar. Uluslararası ödüller de kazanmışlardır. CE onayı olan bu lenslerin hiç çekinilmeden rahatça kullanılabileceğini belirteyim.

* Yazıda bahsolunan uluslararası yayınlarım;

  1. Can İ, Bostancı Ceran B. How small is too small. Cataract & Refractive Surgery Today Europe 2013 ; 8: 20-21.
  2. Can İ. Microincisions in cataract surgery. Ophthalmology Times Europe. 2012; 8 : 14-18.
  3. Can İ, Bostancı Ceran B. Soyugelen G, Takmaz T. Comparison of clinical outcomes with 2 small incision diffractive multifocal intraocular lenses. J Cataract Refract Surg. 2012 Jan; 38: 60-67.
  4. Can İ, Bayhan HA, Çelik H, Bostancı Ceran B. Comparison of corneal aberrations after biaxial micro-incision and micro-coaxial cataract surgeries: A prospective study. Curr Eye Res. 2012 Jan;37 (1): 18-24.
  5. Can İ, Bostancı Ceran B. Micro-incision intraocular lenses (review). Ophthalmology International. 2011;6(3):74-79.
  6. Can İ, Bayhan HA, Çelik H, Bostancı Ceran B. Anterior segment optical coherence tomography evaluation and comparison of main clear corneal incisions in microcoaxial and biaxial cataract surgery J Cataract Refract Surg 2011 Mar; 37: 490-500.
  7. Can İ, Takmaz T, Bayhan HA, Bostancı Ceran B. Aspheric microincision intraocular lens implantation with biaxial microincision cataract surgery: efficacy and reliability. J Cataract Refract Surg. 2010 Nov; 36(11): 1905-1911.
  8. Can İ, Takmaz T, Yıldız Y, Bayhan HA, Soyugelen G, Bostancı B. Coaxial, microcoaxial, and biaxial microincision cataract surgery: prospective comparative study. J Cataract Refract Surg 2010 May; 36(5): 740-746.