Sevgili meslektaşlarım,

Akademik üretimde bulunan her birimiz zaman zaman kürsüye çıkıp, meslektaşlarımız önünde konuşmalar yapıyoruz. Bazen bir çalışmamızı tebliğ ediyoruz, bazen de bir panel ortamında bize verilen konu hakkında bilgi verip, deneyimlerimizi paylaşıyoruz.

Amacımız dinleyicilerimize ulaşmak, onlara istediğimiz mesajları verebilmek ama.. bu yapılırken nice nice emeklerin sırf konuşma sanatını bilmemek nedeni ile boşa gittiğini görüyorum. Oysa konuşma yapabilmek, birikimlerinizi meslektaşlarınıza aktarabilmek, büyük bir fırsat ve her zaman da herkesin eline geçmiyor.

TED (Technology, Education and Design) konferansları, 1984’de başlamış. Ancak ana gelişimi teknoloji-magazini yayıncısı Chris Anderson’ın bunu satın almasıyla ile 2001’de olmuş. 2009’da Kaliforniya, Long Beach’e sonra 2014’de Kanada, Vancouver’e aktarılmış. 2005’e kadar yılda bir kez 4 günlük 50 konuşmacının herbirinin 18 dakika süreli konuşmaları şeklinde ceryan eden bir etkinlik iken, aynı yıl TEDGlobal adı altında uluslararası bir nitelik kazanmış. Daha sonra TEDx adı altında çok yüksek sayılara ulaşmış. Tüm Dünya’da 3 yılda 16.000 konuşma yapılmış. Bugün 130 ülkede her gün 5 TEDx etkinliği gerçekleştirilmektedir. İnternet üzerinden bu konuşmalar her gün ortalama 1.5 milyon kişi tarafından izlenmektedir. Bu konuşmalarda iddiasını yaymak derdi olan konuşmacılar 18 dakikalık sınır içinde hedeflerine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Carmina Gallo’nun “Talk Like TED” kitabı TED konferanslarında top olmuş, internette olağan üstü çok sayıda tıklanmış başarılı konuşmacıların verdikleri konuşma sırlarını anlatıyor. Ben bu yazı serisinde, bu kitaptan yaptığım alıntıları kendi konuşma deneyimlerimle birleştirerek sizlere etkili konuşma yapmak konusunda bazı ipuçları vermeyi amaçladım.

Bill Gates , 2009 yılı Şubat’ında yaptığı TED konuşmasında, ki konuşma “global fakirlik ve çocuk ölümleri” üzerine, sahneye elinde küçük bir kavanozla çıkıyor. Söylediği şu; “sıtma sivrisineklerle yayılır, buraya biraz getirdim, şimdi aranızda dolaşmaları için bunları salıveriyorum” diyip kavanozun kapağını açıp dinleyicilerin üzerine bırakıyor. Ve şöyle devam ediyor, “sadece fakir insanların enfekte olmaları için bi sebep yok”. Tabii ki izleyiciler donup kalmıyorlar, bu gülmelere, alkışlara vs. yol açıyor. (Not: Gates’in bu konuşması o hafta internette tam 2.5 milyon kez izleniyor)

İşte sıra dışı bir yaklaşım, etkileyici, sürpriz dolu ve biraz da şok edici, peki ne işe yarıyor. İzleyicileri bir yerlerinden yakalıyor. Peki izleyiciler nerelerinden yakalanıyorlar. Şimdi buna bakalım.

Son dönemde “neuro-science” günlük yaşamımızı değiştirecek çok etkili yeni verileri bize sunup duruyor. Neuro-science bu tür yaklaşımlara “ emotionally charged event (ECS) = duygu yüklü etkinlik” diyor. Moleküler bilimci John Medina’ya göre ECS, hafızamızda, nötral hatıralara göre çok daha uzun süre yer kaplıyor ve ilerde çok daha doğru hatırlanıyor. Medina’ya göre hepsi “Amygdala” ile ilgili. Amygdala beyinde prefrontal kortex’de yer alan bir çekirdek ve nörotransmitter dopamin deposu. Dopamin ofiste post-it’lerin yaptığı işi yapan hormon. Ne zaman ki beyin bir ECS fark ederse sisteme hemen dopamin salıyor. Eğer ki post-it notlar hatırla bunu diyorsa dopamin de aynı şeyi diyor. Sonuçta beyinde bir flaş çakıyor ve ECS hatırlanır bir şey haline geliyor.

Buradan çıkan sonuç, tabii ki konuşmalarınızda sivrisinekleri serbest bırakın anlamına gelmiyor, ama korku, sevinç, tiksinme, üzülme aklınıza ne gelirse… duygusal uyanma yaratacak her argüman konuyu daha akılda kalır hale getiriyor. Ve o anda da dikkatleri üzerinize topluyorsunuz. Çünkü beyin, deneyimlerin duygusal bölümlerini her hangi bir başka unsurdan çok daha fazla hatırlıyor.

ECS yaratmak için şu 5 unsuru kullanabilirsiniz.

  1. Sahne donanımı ve demonstrasyonlar: Kullanımına izleyicilerin alışık olmadığı materyaller
  2. Beklenmeyen, şok edici istatistikler.Örneğin istatistiklere göre her 100 kişiden biri pisikopat. Şu anda salonda 1500 kişi olduğundan bu aramızda 15 tane psikopat var anlamına geliyor dediğinizde istatistiğ ve mesajı kalıcı kılıyorsunuz.
  3. Resim, imaj ve videolar:
  4. Hatırda kalan başlıklar, alıntılar: Çarpıcı, ezber bozan güzel sözlerden alıntılar.
  5. Kişisel öyküler: Bu zannettiğimizden çok daha önemli bir unsur. Tüm konuşma unsurları içinde dinleyici ile duygusal bağ kuran en etkili yöntem olarak kabul ediliyor.

Değerli meslektaşlarım bu diziye devam edecağiz. Etkili ve iyi konuşma için olağan üstü fazla öğrenilecek şey var.